17 Aralık 2018 Pazartesi

Lady Bird (2017) Eleştirisi

***SPOILER İÇEREBİLİR***

dün sıkıntıyla izlenecek film araştırırken karşıma Lady Bird filmi çıktı. Geçen sene izleme fırsatı bulamadığımı hatırlatıp başladım izlemeye. Bir çok önemli ödüle aday olmuş be bir kısmını kazanmış bir film. Şimdi gelelim filme.. Başlamadan önce bu blogun amacı film hakkında detaylı bilgiler vermek değil, beğendiğim filmleri paylaştığım kişisel bir blogdur.

Çok ahım şahım orijinal bir film değildi onunla başlamak istiyorum. Klasik bir hollywood filmi ama kesinlikle bu filmi herkes izlemeli! diye hissettiğimi hatırlıyorum.
işlenilişi ve akıcılığı bu filmi özel ve diğerlerinden farklı gibi hissettiriyor. Filmi izlerken

Bir filmi izlerken dikkat ettiğim öncelik karakterlerin bir özgünlüklerinin olması. Bu filmde olan her karakterin kendine özgü bir dünyaya bakışı ve tarzı var. Başrolümüz Lady Bird’de saçlarından giyim tarzına kadar her şeyiyle orijinal. Bu filmi izleyen herkesin mutlaka kendinden bir parça bulabileceğine inanıyorum. 

Benim kendime en yakın bulduğum karakter kesinlikle Lady Bird. Nasıl anlatsam bilemiyorum ama gerçekten çok orijinal bir kızdı ve düşünceleri yapmak istediği şeyleri ve hayallerini kendime fazlasıyla benzettim. 

Filmdeki oyunculukları çok beğendim. Herkes rolünü gerçekten iyi oynamış. Timothee Chalamet. Hepimizin başına gelmiştir, bir filmi izlerken oyuncu sanki hep aynı karakteri oynuyormuş gibi gelir. Sanki kendisi gibi. Ama Timothee için böyle bir şey söz konusu değil. Call Me By Your Name ve Interstellar’da da harika ve birbirinden gerçekten farklı karakterleri oymuyordu.

Saoirse Ronan’da harika bir performans sergilemiş bu filmde. Onun yerine başkası Lady Bird karakterini yansıtabilir miydi bilemiyorum. Film aslında çok da güzel konulara değiniyor. Arkadaşlar, Aile, o günün ekonomik durumu ve cinsellik üzerine. Lady Bird’in annesi gibi biri olmamaya çalışması, kalbinin kırılması, yeni ve ‘popüler’ arkadaşlıklar için eski arkadaşını satması, ilk birlikteliği, kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışması. Ayrıca sinematografisi de çok hoşuma gitti. Renkler ve görüntüler gerçekten harikaydı.

bu filmi gerçekten çok beğendim. izlerken kesinlikle nasıl bittiğini anlamayacaksınız. Çok da duygulandığım sahne vardır özellikle annesinin havaalanında son kez kızına koşması ve kızının gitmiş olması. ve o son sahne. . Ayrıca filmde babasının söylediği çok güzel bir laf vardı. “Haklı olmak önemli değil. Önemli olan doğru olmak”

bu sözle kapanışı yapacağım kendinize iyi bakın ayrıca günlüğüm için tık!

31 Ocak 2017 Salı

GERİ GELDİM!

Film eleştirileri son hız devam edecek!



Berry'nin Günlüğü için tık

Twitter: @BerryGunluk

Berry Günlük'ün yeni yazısı 'Eski Sevgilimin Yeni Sevgilisi / Benden Sonra Bozuşu / Ya Benimsin Ya Kara Toprağın!!.!' için tık

4 Şubat 2016 Perşembe

Ön Bilgi: Gelecek Film Eleştirisi 'The Danish Girl'

Herkese selam, yeni bloguma hoş geldiniz. Bir film sever olarak sizlere izlediğim filmlerin iyisiyle kötüsüyle eleştirilerini yazacağım... Haftada bir yazmayı umut ediyorum.

THE DANISH GIRL (Danimarkalı Kız) filmi hakkında yorumumu bu hafta sonu veya önümüzde ki hafta yayınlayacağım...

NOT; Film Türkiye'de hala vizyona girmedi!

Film için bilgi edinmek isteyenler tık

Berry'nin Günlüğü için tık

Twitter: @BerryGunluk

Berry'nin Mor Günlüğü yeni yazısı 'Yakışıklı Günlüğü: Ah Jon! Vah Justin!' için tık

Kurallar! Yasaklar! 'Mustang' Filmi Hakkında.

Herkese Merhaba!!! *Ağır derecede spoiler içerir filmi izleyecek olanlar okumayabilir.*

Uzun zamandır bloga yazamıyorum farkındayım. Uzatmadan konuya girmek istiyorum.

Türk yapımlı film Mustang, Oscar ödüllerinde 'En İyi Yabancı Film' dalında adaylık kazandı. Şimdi bende bugün boş bulduğum ilk dakikada açtım izledim filmi. Elimde ki mavi not defterine saniye saniye notlar aldım. Bende tiyatro okuyorum yani biraz anlıyorum bu işlerden uzatmadan direk filme geçmek istiyorum...

Öncelikle gözüme çarpan ilk şey diksiyonlar oldu. Bilmiyorum, kelime sonları uzatılıyor ya da kelimeler yanlış bir şekilde söylenmesi kulağıma çok battı ve 'Diksiyon' diye not aldığım yerin altını iki üç kez çizmek zorunda kaldım. İkinci gözüme çok çarpan ise amatör bir kısa filmde oynuyor gibi rol yapan kişiler. Bu herkeste yoktu ama rol yaptığını çok belli ediyorlardı ve doğal değillerdi. Bakışları olsun, kelimeleri olsun...

İlk başlarda izlerken babaanneye çok gıcık kapmıştım ''Ah elime bir verseler de ben de onu öyle dövsem.'' falan dediğimi hatırlıyorum. Filmv gittikçe ortaya çıkmaya başladığında, amcalarından kızları koruduğunda vs. kadının aslında sadece gerikafalı olduğunu ve çevreden ne duyarsa onlara inanan kendi halinde bir kadın. Kızlar okuldan çıktıktan sonra kızlı erkekli denize gidip oyunlar oynuyorlar deve güreşi falan aptal komşunun biri görüp hemen babaannesine iletiyor ama nasıl? işte efendim yoldan çıkarıyorlar oğlanları, kendilerini tatmin ediyorlar mı dersin her şey var atıp tutmuş masum oyunu! İnsanlar neden bu kadar kıt dedim. Hayır film için değil tamamen kendi düşüncem için. İnsanlar başkalarına ahlak polisi kesilmiş! Hayır sizene insanlardan yani! Sen 'ahlaklımısın' o zaman ahlakınla yaşa! Öyle insanların kısaca ağzına sıçayım öyle insanların gerçekten öyle.

Ahlak kelimesi bize nasıl geldiyse; Kısa giymiş, ona gitmiş, onu öpmüş, bununla yatmış yani kimene bundan sen kendine bak kardeşim! Sen iyi bir insanmısın? Ahlaklı mısın bak bakalım. Ahlaka girme sebebim film tamamen bunun üzerine kurulu beş kız kardeşin ahlaklarını koruyan (!) amcaları ve babaanneleri!

Kişi orospuluk mu yapıyor? Sanane! Bakireymiş diğilmiş sanane! Senin çeneni mi yoruyor onlar?

Herneyse bekaret raporu almaya gittiler bunlar da amcalarıyla. Yani bilimsel olarak bir şeye yaramayan küçücük kan damlasını ne kadar çok büyütüyoruz? Bunun yüzünden insanları öldürüyoruz farkında mısınız? Namus adı altında.

**

Neyse sonra babaannesi kızların odasına girip ahlaklarını bozacak(!) ne varsa aldı hepsini. Sonra amcası bunları ne zaman görse zaten 'orospular' gözüyle bakıyor. Yani şöyle; Kızlardan biri kalkıp sağa sola yürüse adam diyecek ki sen kesin namussuzsun hemen bekaret testine hooop diye!

Küçük kızın deyimiyle; ''Ahlak'' bozulmasın diye evde ders almaya başladılar. Hayır kağıt kalem değil, yemek, temizlik derslerine başladılar. Mantılar, dolmalar, börekler, el işleri, cam silme vs. 'Aman canım ahlakımız bozulmasın!'

Babaanneleri kızlara o küçük kızın deyimiyle 'boka benzeyen elbiseler' dikip giydiriyor kollar uzun etekler yere kadar falan filan... Ama yine de yırttılar falan... Ne fayda etti?

Evden baskıdan kaçmaları çok çok iyiydi yani camdan gidiyorlar tabii bunlar anlaşılınca kapılar uzatıldı, camlara tel taktırıldı yani ev onlar için tamamen hapisaneye döndü.

Sonra tek tek evlendirilmeye başladılar. Evlenen gidiyor evden. Kötü yanı da buydu, küçük kız ne yapıyorsa neyi işitiyorsa biz onu görüyoruz onun için çoğu şeyin ucu açık bitti. Evlendikten sonra ne oldu falan hepsini merak ediyorum. Sonunda ne oldu mesela...

Gerdekten sonra çarşaf kontrolleri, kan çıkmayınca doktora gidip kontroller falan tam bir türkiye'ydi. Yani bazı yorumlar okudum filmle ilgili işte bizi yanlış anlatıyorlar falan! Hayır efendim her şeyi doğru! İnsanlar böyle ahlak adı altında şu koca evrendeki küçücük dünyamızda barışımızı sağlamıyoruz. Birbirimizi öldürüyoruz, biz bir barışı sağlayamadık!

İnsanlar Mars'a gitsin mi sorusuna hayır cevap vermek istiyorum şuan, biz insanlar, orayı da kirletiriz merak etmeyin...

****

Sanırım en resmi yazılarımdan biri oldu bu yazı... Sizi güldürmek yerine biran gerçek hayatın içine girdik ve biraz daha yüzleştik onlarla...

Kendinize iyi bakın...

Filmi Sinemalar.com'dan incelemek ve fragman için tık


Berry'nin Günlüğü için tık

Twitter: @BerryGunluk

Berry'nin Mor Günlüğü yeni yazısı 'Yakışıklı Günlüğü: Ah Jon! Vah Justin!' için tık